19 Kasım 2012 Pazartesi

İleri Demokrasi ve Eşitlik

The Newsroom dizisi daha ilk bölümden çok etkili bir giriş yapar.A.B.D.'nin en ünlü haber sunucularından Will McAvoy meslektaşlarıyla birlikte katıldığı,bir üniversitede gerçekleştirilen sempozyumda,kadın bir öğrencinin sorduğu soru karşısında sert bir çıkış yaptıktan sonra dizinin bütün gidişatı belli olur. Bilgisiz, araştırmadan ve okumaktan uzak seçmenlerin dolu olduğu bir ülkede demokratik bir yönetim imkansızdır. Bu fikrin vurgulanması benim bu diziyi seyretmeye karar vermem için 1 saniye bile düşünmememin de nedenidir.

Bu sahneden daha önemli olan diğer bir sahne ise,yeni haber yapımcısı MacKenzie'nin Will'e anlattıkları.

"Demokraside bilgili seçmenlerden daha önemli birşey yoktur.Hiç bilgi olmadığında veya daha da kötüsü yanlış bilgi olduğunda bu felaket habercisi kararlar getirebilir ve her coşkulu tartışma denemesi öldürülebilir."

Demokrasinin olmazsa olmazı haber alabilme ve bilgi edinme özgürlüğüdür.

Devlet televizyonu TRT istatistiklerine bakalım.  Erdoğan TRT’de 6 ayda tek başına 44 saat haber yapılırken, Kılıçdaroğlu 12 saat, Bahçeli 2 saat TRT’ye çıkabildi. BDP ise yalnızca 22 dakika. Yılın ilk 6 ayı için geçerli olan istatistikler bunlar.Tayyip Erdoğan'ın aldığı bu süre içerisinde bakanlar ve diğer AKP vekilleri yer almıyor. 


Bu hükümet devamlı eşitlikten bahsederken ülke genelinde gerçekleşen hiçbir gelişme demokrasi ile ilgili değil. Adıyaman,İzmir,Çorum,Malatya illerinde Alevilerin evleri işaretlenirken İdris Naim Şahin bunları çocukların Counter Strike oyunundan etkilenerek yapmış olduğunu açıkladı.

Bunu söyleyebilen bir insanın bakan olmasından daha saçma ne olabilir ki bu dünyada?

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Benim Hayal Kırıklığım

Hayal kırıklığım tam olarak bu işte...


24 Temmuz 2012 Salı

Peki Ya Benim Hayal Kırıklığım?


Elif Şafak okumaya "Baba ve Piç" kitabıyla başladım.Mahkemelik olmuştu o kitap yüzünden,Ermeni soykırımı ile ilgili bir davası vardı.Ben de merak edip okudum ama gerçekten neden bir mahkeme süreci başlatıldığını hiç anlamadım.

Daha sonra "Aşk" romanını okudum ve çok etkilendim.Belki de hemen ardından Ahmet Ümit'in "Bab-ı Esrar"ını okuduğum için etkilenmişimdir."Siyah Süt" hafif bir hayal kırıklığı olmuştu ama devam ettim Elif Şafak hayranlığına.

Daha sonra Elif Şafak'ın tüm kitaplarını okumaya karar verdim."Mahrem" ile başladım,ve o kitaba aşık oldum. Dedim ki kendi kendime yazabileceği en iyi kitap budur. Ancak daha sonra Elif Şafak'ta kendisini bana göre gereksiz bir biçimde ön plana çıkarma isteği doğdu."Firarperest" kitabının kapağı,"İskender" kitabının kapağı hep bunları kanıtlar gibiydi.Kendi görünümünü öne çıkarmaya başladı ki şahsen bana çok itici ve yanlış gelmiştir.Edebiyatçı dediğin ne kadar güzel olursa olsun,yazdığı güzel olmadıktan sonra hayranı olmaz. Bukowski çirkinin biriydi. Hala milyonlarca hayranı var.

Her neyse efenim, Elif Şafak son olarak da,çıkardığı son kitabı olan "Şemspare"nin kapağının çalıntı olmasıyla gündeme gelince inanılmaz bir hayal kırıklığı daha yaşadım.Ancak yine Elif Şafak'ın "Baba ve Piç" kitabından önceki tüm romanlarını okumak için kendime söz verdiğimden "Pinhan"ı elime aldım.

Gayet güzel bir roman, 97 senesinde yazılmış. Kendi yazdığı kitaplar içinde ilk 3'e kafadan girer.Ancak belirtmek isterim ki,"Pinhan" romanında kullanılan dil ile yazılabilecek kitapların en tillahını yazmış olan kişi bu işlerin ustası İhsan Oktay Anar'dır. "Puslu Kıtalar Atlası" "Kitab-ül Hiyel" "Efrâsiyâbın Hikayeleri" gibi romanlar geldi aklıma "Pinhan"ı okuyunca."Pinhan" iyi ama o kadar da değil.

İhsan usta bu kitapları 95,96,97'de yayınlamış.Yoksa Elif Şafak ondan mı esinlenmiş? Yoksa Elif Şafak bende çok mu hayalkırıklığı olmuş?

Neyse boşver İhsan Oktay Anar okumak iyidir,en iyisidir belki de.

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Mazgallarda Yağmurlar






sokaklarda sapsarı yapraklar
mazgallarda yağmurlar
hangi kentte bu denli acı var...

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Kürk Mantolu Madonna






-”Dünya’nın en basit,en zavallı,hatta en ahmak adamı bile,insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!...Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz?”

- "Dünya'da bir tek insana inanmıştım. o kadar inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. O'na kızgın değildim. O'na kızmama, darılmama, onun aleyhinde düşünmeme imkân olmadığını hissediyordum. Ama bir kere kırılmıştım. Hayatta en güvendiğim insana duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi. Sonra, aradan seneler geçtiği halde, nasıl hâlâ ona bağlı olduğumu gördükçe, ruhumda daha büyük bir infial duyuyordum."

- "Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden herşeyi bırakıp kaçarlar."

- "İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar."

Okuduğum en iyi 3 romandan biri.Değeri bilinmeyenlerden.

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Bu Adalet de Polis de Benim Değil

Yıllar önce üniversiteli öğrencilerle karşı karşıya geldikleri için isyan edip ,iktidarın uşağı değil milletin polisiyiz diyenler, bugün yol kavgası yüzünden 6 kişi bir olup bir babayı çocuğu ve karısı önünde öldüresiye dövme noktasına geldiler.

Dayak yiyen adama dava açtılar ve kazandılar. Yüce (!) adaletimiz dayak yiyen 22 yaşındaki Ahmet Koca'yı suçlu buldu. Polise görevini yaptırmamak için direnmekten. Tabi ki de polisimizin görevi bizi dövmektir, biz de dayak karşısında direnmemeliyizdir. Bu adalet ve bu polis Türkiye'nin gerçek yüzüdür,bu dava bizim aynamızdır. Adaletimiz büyüktür, polisimiz çok yaşasındır. 11 tane polisi serbest bırakan adam da tam bir görev adamıdır. İstanbul Fatih onların mekanıdır, asıp kesmek onların işidir. Devletimiz hukuk değil polis devletidir.

Teşekkürler Türkiye, baştan ayağa kokuştuğun için.

24 Haziran 2012 Pazar

Not Free