19 Kasım 2012 Pazartesi

İleri Demokrasi ve Eşitlik

The Newsroom dizisi daha ilk bölümden çok etkili bir giriş yapar.A.B.D.'nin en ünlü haber sunucularından Will McAvoy meslektaşlarıyla birlikte katıldığı,bir üniversitede gerçekleştirilen sempozyumda,kadın bir öğrencinin sorduğu soru karşısında sert bir çıkış yaptıktan sonra dizinin bütün gidişatı belli olur. Bilgisiz, araştırmadan ve okumaktan uzak seçmenlerin dolu olduğu bir ülkede demokratik bir yönetim imkansızdır. Bu fikrin vurgulanması benim bu diziyi seyretmeye karar vermem için 1 saniye bile düşünmememin de nedenidir.

Bu sahneden daha önemli olan diğer bir sahne ise,yeni haber yapımcısı MacKenzie'nin Will'e anlattıkları.

"Demokraside bilgili seçmenlerden daha önemli birşey yoktur.Hiç bilgi olmadığında veya daha da kötüsü yanlış bilgi olduğunda bu felaket habercisi kararlar getirebilir ve her coşkulu tartışma denemesi öldürülebilir."

Demokrasinin olmazsa olmazı haber alabilme ve bilgi edinme özgürlüğüdür.

Devlet televizyonu TRT istatistiklerine bakalım.  Erdoğan TRT’de 6 ayda tek başına 44 saat haber yapılırken, Kılıçdaroğlu 12 saat, Bahçeli 2 saat TRT’ye çıkabildi. BDP ise yalnızca 22 dakika. Yılın ilk 6 ayı için geçerli olan istatistikler bunlar.Tayyip Erdoğan'ın aldığı bu süre içerisinde bakanlar ve diğer AKP vekilleri yer almıyor. 


Bu hükümet devamlı eşitlikten bahsederken ülke genelinde gerçekleşen hiçbir gelişme demokrasi ile ilgili değil. Adıyaman,İzmir,Çorum,Malatya illerinde Alevilerin evleri işaretlenirken İdris Naim Şahin bunları çocukların Counter Strike oyunundan etkilenerek yapmış olduğunu açıkladı.

Bunu söyleyebilen bir insanın bakan olmasından daha saçma ne olabilir ki bu dünyada?

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Benim Hayal Kırıklığım

Hayal kırıklığım tam olarak bu işte...


24 Temmuz 2012 Salı

Peki Ya Benim Hayal Kırıklığım?


Elif Şafak okumaya "Baba ve Piç" kitabıyla başladım.Mahkemelik olmuştu o kitap yüzünden,Ermeni soykırımı ile ilgili bir davası vardı.Ben de merak edip okudum ama gerçekten neden bir mahkeme süreci başlatıldığını hiç anlamadım.

Daha sonra "Aşk" romanını okudum ve çok etkilendim.Belki de hemen ardından Ahmet Ümit'in "Bab-ı Esrar"ını okuduğum için etkilenmişimdir."Siyah Süt" hafif bir hayal kırıklığı olmuştu ama devam ettim Elif Şafak hayranlığına.

Daha sonra Elif Şafak'ın tüm kitaplarını okumaya karar verdim."Mahrem" ile başladım,ve o kitaba aşık oldum. Dedim ki kendi kendime yazabileceği en iyi kitap budur. Ancak daha sonra Elif Şafak'ta kendisini bana göre gereksiz bir biçimde ön plana çıkarma isteği doğdu."Firarperest" kitabının kapağı,"İskender" kitabının kapağı hep bunları kanıtlar gibiydi.Kendi görünümünü öne çıkarmaya başladı ki şahsen bana çok itici ve yanlış gelmiştir.Edebiyatçı dediğin ne kadar güzel olursa olsun,yazdığı güzel olmadıktan sonra hayranı olmaz. Bukowski çirkinin biriydi. Hala milyonlarca hayranı var.

Her neyse efenim, Elif Şafak son olarak da,çıkardığı son kitabı olan "Şemspare"nin kapağının çalıntı olmasıyla gündeme gelince inanılmaz bir hayal kırıklığı daha yaşadım.Ancak yine Elif Şafak'ın "Baba ve Piç" kitabından önceki tüm romanlarını okumak için kendime söz verdiğimden "Pinhan"ı elime aldım.

Gayet güzel bir roman, 97 senesinde yazılmış. Kendi yazdığı kitaplar içinde ilk 3'e kafadan girer.Ancak belirtmek isterim ki,"Pinhan" romanında kullanılan dil ile yazılabilecek kitapların en tillahını yazmış olan kişi bu işlerin ustası İhsan Oktay Anar'dır. "Puslu Kıtalar Atlası" "Kitab-ül Hiyel" "Efrâsiyâbın Hikayeleri" gibi romanlar geldi aklıma "Pinhan"ı okuyunca."Pinhan" iyi ama o kadar da değil.

İhsan usta bu kitapları 95,96,97'de yayınlamış.Yoksa Elif Şafak ondan mı esinlenmiş? Yoksa Elif Şafak bende çok mu hayalkırıklığı olmuş?

Neyse boşver İhsan Oktay Anar okumak iyidir,en iyisidir belki de.

16 Temmuz 2012 Pazartesi

Mazgallarda Yağmurlar






sokaklarda sapsarı yapraklar
mazgallarda yağmurlar
hangi kentte bu denli acı var...

9 Temmuz 2012 Pazartesi

Kürk Mantolu Madonna






-”Dünya’nın en basit,en zavallı,hatta en ahmak adamı bile,insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!...Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz?”

- "Dünya'da bir tek insana inanmıştım. o kadar inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. O'na kızgın değildim. O'na kızmama, darılmama, onun aleyhinde düşünmeme imkân olmadığını hissediyordum. Ama bir kere kırılmıştım. Hayatta en güvendiğim insana duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi. Sonra, aradan seneler geçtiği halde, nasıl hâlâ ona bağlı olduğumu gördükçe, ruhumda daha büyük bir infial duyuyordum."

- "Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. İnsanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca, yeislerinden herşeyi bırakıp kaçarlar."

- "İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar."

Okuduğum en iyi 3 romandan biri.Değeri bilinmeyenlerden.

4 Temmuz 2012 Çarşamba

Bu Adalet de Polis de Benim Değil

Yıllar önce üniversiteli öğrencilerle karşı karşıya geldikleri için isyan edip ,iktidarın uşağı değil milletin polisiyiz diyenler, bugün yol kavgası yüzünden 6 kişi bir olup bir babayı çocuğu ve karısı önünde öldüresiye dövme noktasına geldiler.

Dayak yiyen adama dava açtılar ve kazandılar. Yüce (!) adaletimiz dayak yiyen 22 yaşındaki Ahmet Koca'yı suçlu buldu. Polise görevini yaptırmamak için direnmekten. Tabi ki de polisimizin görevi bizi dövmektir, biz de dayak karşısında direnmemeliyizdir. Bu adalet ve bu polis Türkiye'nin gerçek yüzüdür,bu dava bizim aynamızdır. Adaletimiz büyüktür, polisimiz çok yaşasındır. 11 tane polisi serbest bırakan adam da tam bir görev adamıdır. İstanbul Fatih onların mekanıdır, asıp kesmek onların işidir. Devletimiz hukuk değil polis devletidir.

Teşekkürler Türkiye, baştan ayağa kokuştuğun için.

24 Haziran 2012 Pazar

Not Free


17 Haziran 2012 Pazar

Karmate






Karmate,çok güzel laz müzikleri yapan bir grup.Çok geri planda kalmışlar ama Şevval Sam,Hülya Polat,Volkan Konak gibilerinin desteklerini almışlar.
Bukowski haklı, "hayatları boyunca iyi müzik dinlememiş ne kadar çok insan var bir düşünün..".

2 Haziran 2012 Cumartesi

İrlanda Yeteneği

İrlanda en çok merak ettiğim ülkelerden biri.Çok güzel bir ülke ve yeteneli insanları da yetiştiriyor.
Müzik alanında da çok fazla yetenekli isimleri var.U2 bir dünya markası haline gelmiş mesela.

Her neyse bu kadın,Imelda May,hem güzel hem yetenekli hem de sempatik.Sesi de muhteşem , tarzı hayranlık uyandırıyor.



Şu videodaki röportaj çok iyi.Zaten İrlanda aksanı bile kendine hayran bırakmaya yetiyor.Sabaha kadar "stripes" desin sesimi çıkarmadan dinlerim.

"Johny Got a Boom Boom" şarkısı benim favorimdir.Daha sonra "Love Tatoo" ve "Wild Target" filminde çalan "Mayhem" şarkıları da çok iyi.



Kısaca,sesiyle aşık edebilecek kadın.

Meğerse Biz Yanlış Biliyormuşuz

http://bayramhergundeliye.blogspot.com/2011/07/16-yl-gecti.html

Srebnenitsa'da katliam,soykırım ile ilgili bir yazı yazmıştım acı olayın yıl dönümünde.

Şimdi bu Sırpların yeni bir cumhurbaşkanları var.Tomislav Nikoliç.Kendisi yargılanmış bir savaş suçlusudur,bir kafatasçı Sırp milliyetçisidir,Kosova'dai Müslümanlar için büyük bir tehdittir."Savaşta tekrar çetnik olurum" gibi bir açıklamayı da daha önce yapmış birisidir.

Artık o oksijeni bünyesi ne yapıyorsa içerde "Srebnenistsa'da atliam yapılmamıştır" diye bir açıklama yapmış. Bu da demek oluyor ki,acı çekenlerin acılarına yenileri eklenecek gibi.

Special Man

I am nothing special; of this I am sure. I am a common man with common thoughts, and I've led a common life. There are no monuments dedicated to me, and my name will soon be forgotten.. but,I have loved someone with all my heart and soul, and to me, this has always been enough.

1 Haziran 2012 Cuma

Erkekler Hamile Kalsın


Kürtaj hakkı Dünya'nın bir çok ülkesinde,bir çok kültüründe tartışılan,ancak çok ilginçtir ki,yasağı konusundaki kararları genelde erkeklerin verdiği bir konu.Hamileliğin nasıl bir his olduğunu bilmeyen insanların kürtaj hakkında karar vermesi ile Uludure kazasında (!) Wall Street'in görüş bildirmesi arasında hiç bir fark yok. Başbakan "sanane Wall Street" çıkışı yapmıştı,kadınlarımız da "sanane Recep" çıkışı yaptılar.

Daha kalbi atmayan bir canlının cinayeti ile ilgili bu kadar kafa yoran bakanlar,Uludere ile ilgili,biber gazından dolayı hayatını kaybedenlerle ilgili konuşmaktan çekiniyor.

Engelli,hasta şekilde doğabilecek çocukların da sorumluluğunu üzerlerine alıyorlar utanmadan.Çocuk esirgeme kurumlarında ki çocuklarımıza çok bakabildiğimiz varmış gibi,Doğu'daki çocuklarımızı PKK'nın elinden kurtarabiliyormuşuz gibi,her çocuğa eşit eğitim hakkı verebiliyormuşuz gibi,tecavüz çocuklarının da bakımını üstleneceklermiş.Bugün hasta,engelli ya da piç olarak dünyaya gelecek olan çocuklar,25 yaşına geldiklerinde sen hayatta olmayacaksın Recep,neyin hesabının yapıp da sorumluluk alıyorsun?

Kürtaj,Güney Amerika,Afrika,Arabistan ve Güney Asya'da çoğu ülkede yasak. Geri kafalı zihniyetin egemen olduğu yerlerde yasak yani.Bu ülkelerde toplam olarak her yıl 45 binin üzerinde kadın,yasa dışı yollardan kürtaj yaptırırken hayatını kaybediyor ya da ciddi hastalıklara maruz kalıyor.Kürtajı yasaklamak, kürtajın kendisinden daha tehlikelidir,bir cinayettir.

Eğer kürtaj serbest kalırsa,otomatik olarak bu kadınların sağlıklarını tehlikeye atmamış,onların hayatlarını kazanmış olursunuz.

Ülkemizde,dini olarak da tartışılan bu konuda değişik fikirler ortaya atılıyor.Aynı dini kollar bile farklı görüşlere sahip.hanefilerin bir bölümü 120 güne kadar cazi olduğunu,bir diğeri ise 40 günden sonrasının caiz olmadığını savunuyor.Yasa tasarısı ise,4 haftadan sonra kürtajın yasak olduğunu belirtiyor.Yani biyolojik olarak,Allah'ın kadınları tasarladığı şekilde,kadınlar hamile olduklarını anladıklarında zaten yasak kapsamına girecekler.Böylece ülkemizde de yasa dışı kürtajlar artacak,yani suç oranı artacak.

Mal varlığı yerinde olanlar yurt dışında bu işi hallederken,kimi yoksul kadınlar belki de çocuklarını düşürmek için türlü yollara başvuracak,insanlığından bir kez daha utanacaklar.

Ama sen utanma iktidar.%85'i erkek olan AKP yürütme kurulu da bu kararı alırken utanmasın.Sağlık bakanı da utanmasın,aileden sorumlu (!) kadın da utanmasın.Zaten öz sayıgısı olmayan bir kadın neden utansın ki?


25 Mayıs 2012 Cuma

Where Timeless Happens



NBA ile ilgili onlarca,yüzlerce video izledim.Daha iyisi yapılana kadar en iyisi bu diyebilirim.

24 Mayıs 2012 Perşembe

Memur Zammı

Ortalama memur maaşının 1000 doları geçeceğini söyledi bugün Mehmet Şimşek.Neden dolar baz alınarak bir değerlendirme yapılır hiç anlamam gerçi.Bu da demek oluyor ki 1840 lira civarı ortalama memur maaşı olacak ülkemizde.Bunun içinde tüm memurların olduğunu belirtmek lazım.

Yani A tipi memur,B tipi memur hepsi var.Kıdemine göre maaş alan,kıdemi olmayan,hepsinin maaşı toplanıp bulunacak.Temmuz başında da 1132 dolar olacakmış bu değer.

Yukardaki değil,aşağıdaki ilgilendiriyor beni.Sosyal devletlerin hepsinde de böyle olmalı.Ayda 7000 TL maaş alan memur ile,ayda 2000 lira alan memura aynı oranda zam yapılması,adaletsizliktir.Sonra da zammın devlete olan maliyetinin 4.2 milyar Türk lirası olmasından şikayet edilmesinin bir mantığı olamaz.

Bu zam taban maaşı alan memurlar için yetersizdir,peki neden daha fazla zam yapılamıyor?

Merkez Bankası'nın Mart ayının sonunun baz aldığı kısa vadeli borçlardaki değişikliklerle ilgili olarak yayınladığı bültende ortaya çıkan resim karamsar.Kısa vadeli borçlanmalar akılsızca borçlanmalardır,geçici çözümlerdir, sadece anlık sıcak para ihtiyacını karşılar ve uzun vadede yarar yerine zarar getirir.Kısa vadeli borçlar,faiziyle birlikte 1 yıl içinde ödenmesi gereken borçlardır, sıkıntı yaratırlar.

Aşağıdaki 2 açıklama durumun gitgide kötü bir hal alacağının göstergesidir.Memura yapılacak zam,elektrik , su ,doğalgaz, vergi zamlarıyla halka yansıyacaktır.Benzin,otoban geçiş ücretleri de artacaktır. En başa dönersek de bunun nedeni yapılmış olan gereksiz özelleştirmelerdir. Devletin elinde gelir kaynağı kalmazsa , zamlar artar,halk bunu cebinden öder.

-Mart sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2011 yıl sonuna göre % 7,7 oranında artışla 90,2 milyar ABD doları olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde, bankalar kaynaklı kısa vadeli dış borç stoku % 9,7 oranında artarak 57,6 milyar ABD doları olurken, diğer sektörlerin kısa vadeli dış borç stoku % 4,4 oranında artarak 31,4 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir.

- Borçlu bazında incelendiğinde, tamamı kamu bankalarından oluşan kamu sektörünün kısa vadeli borcu 2011 yıl sonuna göre % 52,3 oranında artarak 10,7 milyar ABD doları olurken, özel sektörün kısa vadeli dış borcu % 3,6 oranında artarak 78,3 milyar ABD dolarına ulaşmıştır. 


Mehmet Şimşek vekil olmadan önceki maaşının 770.000 dolar olduğunu da açıklamış.Bu adamlardan adalet beklemek...


 ss

Siyasetname


Nizamü'l-Mülk Selçuklu sultanları Alparslan ve Melikşah'ın veziri olarak 30 yıl boyunca devlet yönetiminde söz sahibi olup, sultanlara yardım etti. Onların görüşlerini etkiledi.Siyasi bir suikasta kurban gitti.
Melikşah'ın emriyle yazdığı bu kitap,deneyimlerini aktardığı için olduğu kadar,edebi değeriyle de önemli bir eser.

Kitabın sunuşu "Küfr ile belki amma zulm ile paydâr kalmaz memleket." cümlesiyle başlıyor.

İslam dünyasında bu tarz bir kitaba ilk olarakKındî,sonrasında da Farabi el atmış.Nizamü'l-Mülk bu kitabı yazarken olayları önce kendi içinde tartışmış,sonrasında da Kur'andan ayetlerle ve geçmiş büyüklerden söz ve hikayelerle desteklemiş.

Adaletin çok önemli olduğunu her fırsatta dile getirmiş.Ona göre adaletin tahakkuk etmesi için mutlak surette İslam olmaya lüzum yoktur.Denilebilir ki adalet mertebe olarak vezirin devlet teorisinde İslam'dan üstündür.

Ona göre sultanın ilimli bir kişi olması önemlidir."İlmin ölçüsü ve iyi törelerin tesisi devletin hali ile kıyasla anlaşılır. Hükümdarın ilmi birçok aydınlığın kendisinden beslendiği,insanların yolunu aydınlatıp onları karanlıktan kurtaran bir mumu andırır."

"Dört kisinin kabahati es geçilmez:Biri memlekete kasteden,diğerine onun haremine kasteden,diğeri sırları ifşa eden,diğeri dilde melikle bir,gönlünde melik düşmanlarıyla iş tutup onların yolunu yol bilenlerdir."

"Devlet düzeni ve ceza sisteminin temelleri sağlam oturtulduğundan hukuk ,zikredildiği gibi  fark gözetmeksizin herkese uygulanıyordu."

Bunlar gibi birçok önemli cümle,hikaye ve ayetin yer aldığı önemli bir eser Siyasetname.Naçizane fikrim, tarih boyuncu kurulmuş ve yüzyıllarca hüküm sürmüş olan İslam devletlerinin Türkiye Cumhuriyeti'nden çok daha adil devletler olduğudur.Bu da "blogçunun" naçiz bir notu olsun.

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Savaş Zengini Nedir,Kimlerdir?




Ordu komtanından,Kralın sağ koluna:
 "-Kuşatma altında bulunan bir şehirde bulundun mu hiç?Belki bu kısım kitaplarınızda yazmıyordur.Çoğu insanı öldüren savaş değildir. Açlıktır.Yemek altından daha değerli olur.Asil leydiler bir çuval patates için elmaslarını satar. İşler o kadar kötüleşir ki fakirler birbirlerini yemeye başlar. Hırsızlar da kuşatmalara bayılır. Kapılar kapandığı an ne kadar yemek varsa çalarlar.Herşey bittiği zaman da şehrin en zenginleri onlar olur."

İşte bu yüzden "Yurtta sulh,cihanda sulh." Türkiye'de ki Kurtuluş Savaşı zenginleri kimler? Ufak bir ipucu,bir tanesi geçtiğimiz günlerde büyük bir klübün yöneticiliğinden istifa etmiştir.

13 Nisan 2012 Cuma

Dyo'lu Günler

Stauce,Fafana,Ünsal,Taner,Serhat,Yusuef...Parçalı forma da çok güzel.O günler de futbol da daha güzel.

10 Nisan 2012 Salı

Serenad

"iktidarlar katildir" diyor Profesör Max. Böyle söyleyince anarşist olursunuz ama olayı "Struma'nın batırılmasında rol oynayan tüm devletler özür dilemeli" tarzında daha yumuşak bir şekilde dile getirirseniz,humanist olursunuz.Anlatma biçimi önemli tabi. Çok güzel bir roman Serenad.Akıcı,öğretici.Öğrettikçe üzen,belki de utandıran.Etkileyen.Sıcağı sıcağına Hakan Akdoğan'ın yazdığı "Struma" yı da okumanızı tavsiye ederim.Öğrenecek çok şey var tarihte.

21 Mart 2012 Çarşamba

Saatleri Ayarlama Enstitüsü



"Demek usul bu idi.Evvelâ muvaffakiyet denen bir şey kabul edilecek,sonra sahibi aranıp bulunacak,o tebrik edilecek,bu sefer o muvaffakiyetin asıl karşısındakinin olduğunu iddia ederek ona aynıyla devredecek, öteki çok mânalı bir kelime ile kendi hissesini ayırdıktan sonra yine geriye verecekti.Böylece üzerinde bu kadar devr ü teslim,iade ve tekrar iade meamelesi geçtikten sonra bu muvaffakiyetten artık kim şüphe edebilirdi?"

"Ben aşktan daima kaçtım.Hiç sevmedim.Belki bir eksiğim oldu.Fakat rahatım.Aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir.Şu veya bu şekilde... Fakat daima ödersiniz...Hiçbir şey olmasa,bir insanın hayatına lüzumundan fazla girersiniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz..."

20 Mart 2012 Salı

Safe House

Batman'in Jokeridir ilk hayranı olduğum kötü karakter.Zekası standart üzerinde olan her kötü karaktere saygı duyarım bazılarına ise hayran olurum.Joker bu alanda Cem Yılmaz'ın tabiri ile "master degree" olur.

1997 yapımı "The Jackal" filmindeki Jackal karakteri de, tabi ki Bruce Wills katkısıyla beraber karizmatik bir kötüydü.Onun da hayranıydım.



2012 filmi Safe House ise kötü karakter olarak Tobin Frost'u barındırıyor.Denzel Washington şu an Hollywood'da karizma dendiğinde akla gelen 3-5 isimden biridir. Onun da etkisiyle ne zamandır bir kötüyü bu kadar benimsememişken,bu karakter iyi geldi. Ryan Reynolds da sevdiğim bir oyuncu.Çok iyi iş çıkarmışlar.

Tabi ki filmin içinde klasik Amerikan aksiyon filmi dediğimiz sahneler var ancak,son sahnesi kapak etkisi yaratan filmler benim gözümde hep iyidir.Bu da yaratıyor efendim,o sesi duyuyoruz.

5 Mart 2012 Pazartesi

Okumayın



Bu haftaki "OKUMAYIN" köşemizde konuğumuz OD."Benlik" anlamına gelen Od,bir Yunus Emre romanı.

26 yaşına geldim 2 tane kitabı yarıda bıraktım ben.Birisi "suç ve ceza". Kimi zaman "koskoca klasik kitabı bitiremedin lan" derim kendi kendime ama bitiremedim işte. Ben bittim,anasının oğluna yazdığı o mektup bitmedi.Küfür ede ede yarıda bıraktım o kitabı hem de.

Diğer yarıda kalan kitapsa bu. Çok satanlarda zirvede. Kim nasıl okur anlayabilmiş değilim. Değerli bir dostun hediyesi olarak geçti elime. Kendisine ne kadar teşekkür ediyorsam İskender Pala'ya o kadar kızgınım. Kitap bitmiyor. Akmıyor,bişeyler olmuyor bu kitap elinizdeyken. Okumayın demiyorum ama okumayın. Gidin bisiklete binin mesela bunu okumak yerine, gidin sahilde yürüyün, alkol alın, ama okumayın. Bu kadar sıkıcı olmamalıydı İskender, çok ayıp ettin.

Çilli Bom Bom Bom



Çil güzellik katar,iyidir,güzeldir.

5 Ocak 2012 Perşembe

Vekilimiz

Bir futbolcunun efsane olabilmesi için ağ yırtması,sezon başına 40 gol atması, derbilerde en çok onun oynaması gibi şeyler yeterli değildir.Evet bunlar da önemlidir ama yeterli değildir.

Bu gibi yeteneklerin yanında sağlam da bir karakter gerektirir.Hal,tavır ve hareketleri adamı ayırt ettirir diğerlerinden.Sporcu da olabilirsiniz,sanatçı da...

Parayı 2. plana atan adamlardandır Damiano Tommasi.Asgari ücret maaşıyla top oynamışlığı vardır.Ne kadar doğru bilemem ama işte bu bile adamı efsane yapar.Ki kendisi İtalya Futbolcu Sendikası başkanıdır şimdi.Solcudur yani köküne kadar. Efsanedir.

Galatasaray'ın gelmiş geçmiş en büyük iki golcüsü Metin Oktay ile Hakan Şükür'dür. İkisi de Kral diye anılır.Attıkları goller kazandıkları kupalar bakımından ayırt edilemeyecek futbolculardır.Her ikisi de o camiada kaptanlık yapmış insanlar.

Ancak karakter...İşte orda 10 numara öyle bir ağır basıyor ki...

Bir tarafta Fenerbahçe'den aldığı müthiş teklifi "Bizi sevenleri üzmeyelim baba" diyerek reddeden Metin,diğer tarafta jeep için Milli Takımı karıştıran,paragöz, para için yorumculuk yapan ve şimdilerde de devletin imkanları sömüren Hakan.

Muharrem İnce'yi, fizik öğretmeni olmayan okula, milletvekilliği aksar diye,ders vermekten alıkoyan Meclis,Hakan Şükür'ü yorumcu yapacak.

Adam paraya doymuyor efendim,doyduramıyoruz.

Taçsız Kral Metin Oktay...

3 Ocak 2012 Salı

We Are Marshall

"Based on a true story" yazısıyla başlaması zaten yeterlidir bir film için.Hele işin içinde bir de zorlu koşullarda verilen bir mücadele de varsa tadından yenmez.

Filmin puanının düşük olmasının nedeni bence,yeteri kadar uzun sürdürülememesi.Ancak yine de keyif veren bir film.

Matthew McConaughey'i bu filmde keşfetmiş olmak lazımdı.Ben pas geçmişim.Tek kelime ile "piskopat" oynamış.Cidden.

Lost'un yıldızı Matthew Fox da hakkını verenlerden.

http://www.imdb.com/video/screenplay/vi3772842265/

Bu trailerda "Deadwood" dizisinde "Al Swearengen" karakteriyle kendisine hayran bırakan "Ian McShane" abimiz var.

Diğer video ise "piskopat" oyunculuğun bir kısmı var.